“Başladığımız Hiçbir Projeyi Yarım Bırakmadık”
Ülkemizin en eski sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) 1994 yılından beri triko sektörüne hizmet veriyor. Projeleriyle dünyada ilklere imza atan dernek, eğitim alanına yönelik yaptığı çalışmalarıyla kalifiye elemanlar yetiştirerek sektöre katkı sağlıyor.
1994 yılında sektör mensuplarının desteklediği İHKİB Trikotaj Meslek Komitesini oluşturan sanayiciler tarafından kurulan TRİSAD, 26 yıllık geçmişi ile tekstil sektörüne hizmet vermeye devam ediyor. 250’ye yakın seçkin üyesi olan TRİSAD, kurucusu olduğu Zeytinburnu TRİSAD Tekstil Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile bir ilki başararak sektörün eğitimli eleman ihtiyacına da cevap veriyor.
Aktif olarak tekstil sektörüne ve eğitim alanına yönelik projelerine devam eden TRİSAD, ‘Denetimli Serbestlik Projesi’ ile dünyada ilk kez hükümlülerin, usta eğitmenler nezaretinde öğrenim görmesini sağladı. Ayrıca proje, hükümlülere iş garantisi vererek onları sektöre kazandırma şeklinde yürütülüyor.
Derneğin faaliyetleri, gelecek projeleri ve sektöre yönelik sıkıntıları hakkında TRİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Balkuv ile bir röportaj gerçekleştirdik. Sayın Balkuv ‘Denetimli Serbestlik Projesi’ hakkında şunları söyledi:
“Dünyada ilk defa uygulanan bir proje olduğu için tüm dünyaya örnek olmamız gerektiği düşüncesiyle projemize başlamıştık. Ama ne yazık ki hiçbir yerden destek göremedik ve projemizi iki senedir, başladığımız hiçbir projeyi yarım bırakmadık, gerçeğiyle devam ettiriyoruz. Bunun, çok önemli bir proje olduğunu düşünüyoruz. Fakat bizimle bu düşünceyi paylaşan ikinci bir kurum daha bulamadık.” dedi.
TRİSAD Yönetim Kurulu Başkanlığı sürecinizden ve derneğinizin bugüne kadar yapmış olduğu faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
TRİSAD’ın kurulduğu ilk dönemden bugüne kadar aktif olarak görev yapıyorum. İlk dönem başkan yardımcılığı, ikinci dönemde ise başkanlık yaptım. Daha sonra bayrak yarışı olması anlayışıyla başkanlık görevimi devrettim. Dört dönem sonrasında yeniden derneğin başkanı oldum. İlk dönem başkanlığımda şu an bulunduğumuz yerin arsasını alıp binamızı yaptık. Türkiye Triko Sanayicileri Derneği’nin mülkiyetindeki bu binayı kiracılarımız olan ve çorap üretimi yapan arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. 720 metre kare kapalı alana sahip binamızda, seminer ve yönetim kurulu salonlarımız bulunuyor.
Derneğimizin 26. yılına girdik. Türkiye’de şirket ömürlerinin, sekiz ve on yıl arası olduğunu düşünürsek 25 yıl boyunca ayakta kalmanın ötesinde, ciddi faaliyetleri üst üste koyarak bugüne kadar getirmenin de farklı bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Kuruluşumuzun ilk yıllarında, sektöre yönelik triko fuarları gerçekleştirdik. Fuarlarımız ilgiyle karşılandı ve çok ciddi oranda talep aldık. Bu talepler sonucunda çok sayıda arkadaşımız katılım sağladı ve ihracatçı oldu. O günden bugüne kadar büyümesini sürdüren ve yılda 30 ile 80 milyon dolar arasında ciro yapan ihracatçı şirketlerimiz bulunuyor.
TRİSAD olarak gerçekleştirdiğiniz projelerden bahsedebilir misiniz?
Kurulduktan iki sene sonra ülkenin ve sektörün, eğitime olan ihtiyacını belirleyerek triko eğitimi verebileceğimiz bir okula ihtiyacımız olduğunu tespit ettik. Böylece Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) müracaat ettik. Aynı yıl içerisinde MEB ile 10 yıllık protokol karşılığında ‘Mesleki Eğitimi Geliştirme’ projesine uygun olarak eksiklerini tamamlamayı taaddüt ettiğimiz Zeytinburnu TRİSAD Tekstil Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni teslim aldık. Bu okula, Almanya’dan ve Japonya’dan triko örgü makinelerimizi getirdik. Triko öğretimini bilmeyen öğretmenlerimizi, Almanya ve Japonya’ya eğitime gönderdik. Okulumuzu, ilk yıl sonucunda doğru bir noktaya getirdik. İki sene önce ise okulumuzu tematik ilan ettirdik. Bunun sonucunda da MEB, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa sektöre okul teslim etti. Sektörün temsilcisi olarak tüm yetkilerin bende toplanıyor olması okulumuzu daha iyi yönetme konusunda bize avantaj sağlıyor. Her gün yönetim kurulundan bir arkadaşım orada görev yapıyor. Okulumuzun hiçbir eksiği ve sorunu bulunmuyor. Her dört, beş senede bir teknoloji yenilendiğinden okulumuzdaki makineleri de yeniliyoruz. Bu faaliyetimiz ile dernek ve sektör olarak gurur duyuyoruz.
Bu Proje, Dünyada İlk Defa TRİSAD Tarafından Gerçekleştirildi
Dünyada ilk defa iki sene önce tarafımızdan başlatılan ve devam eden bir projemiz daha bulunuyor. Bu proje sayesinde açtığımız atölyede denetimli serbestlik hükümlüleri usta eğitmenlerin nezaretinde öğrenim görüyor. Ayrıca projemiz, hükümlülere iş garantisi vererek sektöre kazandırma şeklinde yürütülüyor. Onlara, T.C Adalet Bakanlığı İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü binasında, bize tahsil etmiş oldukları atölyede, hem triko makinesi eğitimi hem de konfeksiyon eğitimi veriyoruz. Her ay bu hükümlülere belli bir oranda gıda yardımı da yapıyoruz. İki senedir devam eden bu projemiz ile 90 kişiyi işe yerleştirdik. Bu projenin; İstanbul’daki diğer sektörlere de yansımasını, diğer derneklerinde projeye sahip çıkmasını, benzer atölyeler açılmasını, Türkiye’ye yayılmasını umut etmiştik. Hatta dünyada ilk defa uygulanan bir proje olduğu için tüm dünyaya örnek olmamız gerektiği düşüncesiyle başlamıştık. Ama ne yazık ki hiçbir yerden destek göremedik ve projemizi iki senedir, başladığımız hiçbir projeyi yarım bırakmadık gerçeğiyle devam ettiriyoruz. Bunun çok önemli bir proje olduğunu düşünüyoruz. Fakat bizimle bu düşünceyi paylaşan ikinci bir kurum daha bulamadık.
Şu an da TRİSAD’ın aktif olarak devam eden başka projeleriniz bulunuyor mu?
Aktif olarak faaliyete geçireceğimiz bir projemiz daha bulunuyor. Esenler, Bağcılar ve Zeytinburnu belediye başkanlarına, bölgemizde çok fazla işsiz bulunduğunu, sektörde çalışacak elemana ihtiyacımız olduğunu ve bu noktada ortak çalışma içerisinde bulunmak istediğimizi söyledik. Tüm yatırımını, denetimli serbestlik projesinde olduğu gibi bizim yapacağımız bir atölye ve iş garantili bir protokol imzalayalım. Böylelikle ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayalım, teklifinde bulunduk. Başkanlarımız büyük ilgiyle karşıladı. Hatta Zeytinburnu Belediyesi ile yer alındı ve tadilatları yapılıyor. Oradaki 200 metre karelik alana makinelerimizi taşıdık. Eğitmenlerimizi bulduk. Kursiyerlerimizle görüştük. 20 kişilik bir katılımla faaliyete geçirdik. İki yıldır devam ettirdiğimiz önemli bir projemiz daha var. Başkan Yardımcımız ve Nit Örme’nin sahibi Sayın İrfan Yolcular’ın desteğiyle ‘Ücretsiz Desen Eğitimi’ projemiz devam ediyor. Mezun olan kursiyerlerimize sertifikalarını TRİSAD olarak veriyoruz.
Ayrıca son zamanlarda Haliç Üniversitesi ile temastayız. Oradaki Moda ve Tasarım Bölümü’ne TRİSAD’ın desteğiyle bir triko atölyesi açıyoruz. Triko makinesi bağışladık ve onu tamamlayacak olan ekipmanları da kuruyoruz. Haliç Üniversitesi; genel sekreterinin, değerli hocalarının, CEO’sunun ve mütevelliyet başkanının katılımıyla resmi bir açılış yapacağız.
Bunların haricinde son iki yıldır, sektörün en değerli çalışanları olan desen operatörlerine ücretsiz eğitim veriyoruz. Hatta belli bir kontenjan dâhilinde İstanbul ve Türkiye dışından gelenlere konaklama imkânı da sağlıyoruz.
Triko sektörünün, ülkemizdeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz, tasarım konusunda triko adına en iyi olan ülkelerden biriyiz. İhracatımızı, tasarım satarak gerçekleştiriyoruz. Yılda 300 milyon adet triko ihraç ediyoruz. Yüzde 72 civarında Avrupa Birliği’ne olmak üzere dünyanın 160 ülkesine triko ihracatı gerçekleştiriyoruz. Hazır giyim adına da 3 milyar adet ihracatımız bulunuyor. Bunların hepsinin içerisinde de ‘made in Turkey’ yazdığı için ülkemizin tanıtımına katkıda bulunuyoruz. Sektörün durumuna gelirsek bu sene itibarıyla triko adına, 2 milyar 100 milyonluk ciro yakaladık. Adet bazında yüzde 9 oranında büyüme kaydettik. Ciro bazında ise yüzde 2 oranında gerçekleşti. Adet bazında büyüme her sene yüzde 8 ile 10 arasında gerçekleşiyor. Bu sene de bu noktada gerçekleşen büyüme, yatırım yaptığımız anlamına geliyor. Türkiye’de yapılmış olan ihracatın kilogram değeri, 1 dolar 10 cent. Ama bizim yapmış olduğumuz ihracat, kilogram başına 19 dolar katma değer yaratıyor. 10 yıl içerisinde devletimize, 250 milyar dolar net ihracat gerçekleştirdik. Bütün bunların dikkate alınarak artık sanayiye ve üretime yönelik politikaların öne alınması ve bu ülkenin, tek kalkınma modeli olan üretime destek verilmesi gerçeğinin farkına varılmasını ümit ediyorum.
Sektöre yönelik sıkıntılarınız nelerdir?
Türkiye’yi çok iyi tanıttığımızı ama çok ihmal edildiğimizi düşünüyorum. Öncelik her zaman, inşaat ve otomotive yönelik oluyor. Ama bizim yapmış olduğumuz ihracatın, yüzde 80’den fazlası net ihracatı kapsıyor. Yani biz yerli ve milliyiz. Artık dikkate alınmamız, fark edilmemiz gerekiyor. Ülkemizin en önemli ihtiyaçları, eğitim ve istihdamdır. Bizse bu iki konuda da bir dernek gibi değil, vakıf gibi çalışarak çok ağır maliyetlerle çok önemli projeleri yürütüyoruz.
Röportaj: Kübra KARACA