Yeşil Mutabakat için Süre Daralıyor; Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü Yol Haritası için Bir Araya Geldi
TGSD’nin bu yıl 17.sini düzenlediği İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nda tekstil ve hazır giyim sektörünün gündemindeki konular konuşuldu. Yerli ve yabancı 32 konuşmacının yer aldığı oturumlarda; değişen tüketici taleplerinin üretime ve modaya etkisi, dijital teknolojiler, tedarik zincirinde şeffaflık ve izlenebilirlik, yeni yasal düzenlemeler, AB’nin döngüsel tekstil gündemi ve sürdürülebilir finansman konuları mercek altına alındı.
Tekstil sektörü, sera gazı emisyonu, yoğun su kirliliği, mikro plastiklerin yayılması ve yoğun atık üretimi gibi önemli çevresel zorluklarla karşı karşıya. Sektör ayrıca; sosyal düzeyde düşük ücretler, standartların altında çalışma koşulları ve bariz insan hakları ihlalleri gibi sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunlar artık sadece çevresel ve sosyal kaygılar değil; acil eylem planı gerektiren kritik iş konuları arasında yer alıyor. Çünkü Avrupa Birliği (AB) ekonomisini daha sürdürülebilir hale getirme ve çevresel etkisini azaltma amacıyla geliştirilen Avrupa Yeşil Mutabakatı; 2050 yılına kadar AB’yi iklim açısından nötr hale getirmeyi hedefliyor. Bu doğrultuda; tekstil gibi çevresel bozulmaya büyük etkisi olan sektörlerin bazı yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor.
Belirlenen hedefler için verilen süreler daralmaya başladı. Örneğin, pek çok Avrupa ülkesinde, 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren AB atık yasaları kapsamında; üreticilere tekstil atıklarının tekrar geri toplanmasına yönelik birtakım yükümlülüklerin getirilmesi planlanıyor. Ocak 2027’den itibaren ise tekstil ürünlerine dijital ürün pasaportu (bir ürünün tasarımdan kullanım ömrünün sonuna kadar yaşam döngüsü boyunca sürdürülebilirlik ve döngüsellik bilgilerini içeren kayıt) zorunluluğu getirilecek. Belirlenen yükümlülükleri yerine getirmeyen tekstil üreticilerinin AB’ye ihracat yapması neredeyse imkânsız hale gelecek. Türkiye’nin tekstil ihracatının %60’ını AB’ye gerçekleştirdiği düşünülürse; üreticilerin bir an önce Avrupa Komisyonu tarafından getirilen düzenleme tekliflerine göre gerekli uyum tedbirlerini alması gerekiyor.
İşte AB Yeşil Mutabakatı gibi acil konuları da gündemine alan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), bu yıl 17.sini düzenlendiği İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nda tekstil ve hazır giyim sektörünün geleceğini konuştu. Redefine, Realign, Refashion (Yeniden Tanımla, Hizalan, Şekillendir) temasıyla düzenlenen ve iki gün süren konferansın açılış konuşmasını TGSD Başkanı Ramazan Kaya ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe yaptı.
TGSD Başkanı’ndan Hazır Giyim Sektörüne İş Birliği Çağrısı

TSGD Başkanı Ramazan Kaya
Jeopolitik ve ekonomik krizler nedeniyle Türkiye’de olduğu gibi dünya genelinde de sektörün son iki yıldır daralma sürecinde olduğunu söyleyen Kaya, “Özellikle üreticiler olarak kârlılıklarımızı giderek kaybediyoruz. Sermayemiz ve enerjimiz de son derece sınırlı. Bu nedenle kaynaklarımızı daha doğru ve pozitif kullanmamız gereken bir dönemdeyiz. Bununla birlikte sektörümüzün yeniden yükselişe geçmesi için krizlerin içindeki fırsatlara odaklanılması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için de artık ‘benim başarım’ değil, ‘bizim başarımız’ demeli, stratejik iş birlikleri geliştirmeliyiz. Bu iş birlikleri, tedarik zincirimizin dayanıklılığını artırırken aynı zamanda inovasyon ve sürdürülebilirlik alanlarında da güçlenmemizi sağlayacaktır. Birlikte çalışarak hem maliyetleri optimize edebilir hem de üretim süreçlerimizi daha verimli hale getirebiliriz.” dedi.
“Sorumlu Bir Üretim Anlayışını Benimsemek Zorundayız”
Global çaptaki iş birliklerinin sektörün sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması için de büyük önem taşıdığını ifade eden Kaya şöyle devam etti: “Gerek dünyamızın gerekse sektörümüzün geleceği için sorumlu bir üretim anlayışını benimsemek zorundayız. Döngüsel ekonomi yaklaşımıyla kaynaklarımızı daha verimli kullanmalı, atıklarımızı minimize etmeli, sürdürülebilir tasarım ilkelerini benimseyerek, çevresel etkileri en aza indiren koleksiyonlar yaratmalıyız. Geri dönüşüm ve yeniden kullanım süreçlerine yatırım yaparak, bu dönüşümün öncüsü olmalıyız. Dijitalleşme alanında da birlikte adım atarak dijital platformlarda daha güçlü bir varlık oluşturabilir, tedarik zincirimizi daha şeffaf ve izlenebilir hale getirebiliriz. Sürdürülebilir moda, yalnızca ürünlerin etiketinde değil, her aşamada benimsenmesi gereken bir kültür olmalıdır.”
“Konferansın Teması Sektörün Başarısı İçin Gerekli Olan Üç Temel Adımı Vurguluyor”
Konferansın bu yılki teması hakkında da bilgi veren TGSD Başkanı Kaya, “Sektörümüz özellikle son iki yıldır zorlu bir mücadele veriyor olsa da aslında oyunun kuralları 2015 yılında açıklanan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile birlikte yeniden yazılmaya başlandı. Tüketim alışkanlıkları değişirken, ekonomik koşullar rekabetçiliği zorlaştırırken, bizim de bu yeni süreci kabul edip, çevikliğin ve esnekliğin yanına hizalanmayı da eklemekten başka şansımız yok. Son aşamada ise koleksiyonlarımızı ve ürünlerimizi yeniden şekillendirecek, yaratıcı, yenilikçi ve değerli tasarımlarla yolumuzu çizeceğiz. Yani bu yılki temamız Redefine, Realign, Refashion ile hızla değişen trendler, teknolojik yenilikler ve sürdürülebilirlik talepleri ile sürekli bir dönüşüm içerisinde olan sektörümüzün başarılı olması için gerekli olduğuna inandığımız üç temel adımı vurguladık.” şeklinde konuştu.
“Bu Büyük Pazarda Çok Daha Güçlenebileceğimiz Potansiyele Sahibiz”
32 yıldır sektörün içerisinde yer aldığını belirten Mustafa Gültepe, inişli çıkışlı bir yolculukla çeşitli badirelerden geçerek birçok sınavı atlatıp bugünlere kadar geldiklerini söyledi. Gültepe, “Bugün belki de yolculuğumuzun en zor aşaması, sınavın en büyüğüyle karşı karşıyayız. Yeni aşamada rotamız AB’nin 2050 hedefi, sınavın adı; Yeşil Mutabakat. Bu aşamayı atlatır, sınavdan yüz akıyla geçersek önemli bir avantaj elde edeceğimizi söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Hem hazır giyim ve tekstilde hem de genel ihracatta AB’nin Türkiye için en büyük pazar olduğunu kaydeden Gültepe, toplam ihracatın yüzde 42’sinin, hazır giyim ihracatının yüzde 60’ının, tekstil ihracatının da yüzde 37’sinin AB ülkelerine gerçekleştirildiğini aktardı.
Gültepe, Türkiye’nin AB’nin hazır giyimde üçüncü, tekstildeyse ikinci tedarikçisi olduğuna dikkati çekerek şunları söyledi: “Bu büyük pazarda çok daha güçlenebileceğimiz potansiyele sahibiz. Olaya bu bilinçle bakıyor, bizi sürdürülebilir üretime, döngüsel ekonomiye taşıyacak yolun taşlarını döşüyoruz. Küresel hazır giyim talebindeki daralma ve iç konjonktürden kaynaklanan nedenlerle iki yıldır zorlanıyoruz, rekabetçiliğimizin zayıfladığı bir dönemden geçiyoruz, pazar kayıpları yaşadık, yaşıyoruz. Ama her şeye rağmen uzun vadeli hedefler doğrultusunda dönüşüm yolculuğumuza devam etmek zorundayız.”
“2027’den İtibaren Dijital Ürün Pasaportuyla Tanışacağız”
Yıllardır dijital ve yeşil dönüşüm üzerinde çalıştıklarını, projeler geliştirildiğini dile getiren Gültepe, Yeşil Mutabakat’ın dinamik bir süreç olduğunu, mevzuatın sürekli değiştiğini söyledi.
Gültepe, “2027’den itibaren dijital ürün pasaportuyla tanışacağız. Ardından sınırda karbon mekanizmasıyla karşı karşıya kalacağız. Her düzenleme, her direktif bizim için yeni ev ödevi anlamına geliyor.” şeklinde konuştu.
Değer zincirinde hızlı bilgi akışı ve güçlü ortaklıklara duyulan ihtiyacın artacağını anlatan Gültepe, sözlerine şöyle devam etti: “Dolayısıyla tedarik zincirinin ötesinde bundan sonra ortaklık zinciri yönetimini konuşup, tartışmamız gerekiyor. Yeni yönetim yaklaşımını keşfedip, satın alma pratiklerine farklı açılardan bakabilmeliyiz. Biz pamuktan son ürüne, değer zincirinin tüm bileşenlerine sahip iki ülkeden biriyiz. Bu özelliğimiz izlenebilirlik açısından bize ve iş ortaklarımıza önemli bir avantaj sunuyor. Türkiye’nin hazır giyimde fiyat odaklı rekabet şansı giderek azalıyor. Öte yandan her fırsatta ısrarla dile getirdiğim gibi Türkiye pahalı olmanın ötesine geçerek, çok çok daha pahalı bir duruma geldi. Ülke olarak bu sarmaldan en kısa zamanda çıkmak zorundayız. Dolayısıyla bizim hızla yüksek katma değerli üretim kulvarına geçmemiz gerekiyor.”
Sektördeki Köklü Değişimler ve Yenilikler Konuşuldu
Türkiye’den ve yurt dışından toplam 32 konuşmacı, 17 oturumda bir araya gelerek sektörün gündemindeki konuları ele aldı. Gün boyunca devam eden oturumlarda; değişen tüketici taleplerinin üretime ve modaya etkisi, başta yapay zekâ olmak üzere dijital teknolojiler, tedarik zincirinde şeffaflık ve izlenebilirlik, yeni yasal düzenlemeler, işletmelerin yeni yönetim şekilleri, dönüşüm yolculukları ve sürdürülebilirlik vizyonları, AB’nin döngüsel tekstil gündemi, sürdürülebilir finansman, hazır giyimin geleceği, Amerikan pamuğundaki güncel durum, değer zincirini geliştirmek ve ABD pazarındaki fırsatlar gibi alanlarda hazır giyim sektöründe yaşanan köklü değişimler ve yenilikler mercek altına alındı.
Yerli Hazır Giyim Üreticileri Global İş Birliklerinin Temelini Attı
Konferansın ikinci ve son gününde global alım gruplarının ve Türkiye’de faaliyet gösteren e-ticaret sitelerinin temsilcileri ile yerli üreticilerin bir araya geldiği ‘B2B Speed Network Görüşmeleri’ yapıldı. 50’nin üzerinde alım grubu ve e-ticaret sitesi ile üretici firmaların katıldığı 1500 görüşmede global iş birliklerinin temeli atıldı.