Denimde Markalaşmak Zorundayız
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, Türkiye’nin denim kumaşta ve denim hazır giyiminde dünya çapında büyük güce sahip olduğunu belirterek; “Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm sektör için çok kritik konular. Ancak mutlaka markalaşmak zorundayız ya da lisans ve marka alımları yapmalıyız. Artık fasonculukla bir yere gelemeyiz.” dedi.
Denim kumaş ve giysi üretiminde dünyanın dördüncü büyük kapasitesine sahip Türkiye, yılda ortalama 2 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Ancak, özellikle hazır giyim imalatındaki maliyet fiyat ilişkisinin hızla bozulmasıyla ihracat geliri geçen yıl 1 milyar 850 milyon dolara düştü. Son üç yıldır iş gücü giderlerinin maliyetler içindeki payı neredeyse ikiye katlanırken enflasyon kadar yükselemeyen kurlar da ‘maliyet-fiyat’ uyumunu olumsuz etkiledi. Türkiye yaşanan bu olumsuz gelişmelerle gerileyen ihracata rağmen önceki yıllarda olduğu gibi yine dünyanın en büyük denim kumaş ve giysi üreticileri arasında 4’üncü üretici ve ihracatçı konumunda kalmayı başardı.
Sektörün önde gelen denim kumaş üreticileri, tüm zorluklara rağmen rekabet güçlerini koruduklarını belirterek “Dünyanın en kaliteli ve yüksek kapasiteli denim kumaş üreticileri arasındayız. Ne yazık ki son dönemlerde yurt dışındaki üreticilerin tedarikçileri olmaya başladık. Kumaş üreticileri olarak bizler de maliyet-fiyat ilişkisinde zorlanıyoruz ama konfeksiyon imalatı yapan yurt içindeki müşterilerimizin durumunun daha zor olduğunu görüyoruz. Onların iş gücü maliyetlerine yönelik yeni destekler sağlanması gerekiyor.” dedi.
“Türkiye Denim Kumaşta Dünya Çapında Güce Sahip”
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Öksüz, Türkiye’nin denim kumaşta ve denim hazır giyiminde dünya çapında büyük güce sahip olduğunu belirterek, “Kumaş tarafında yeni yatırımlar da yapıldı. Rekabette iyiyiz ama son dönemde maliyet fiyat ilişkisinin bozulması nedeniyle rekabetimiz zorlaştı.” diye konuştu.
Öksüz; “Tabii ki sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm de sektör için çok kritik konular. Ancak mutlaka markalaşmak zorundayız ya da lisans ve marka alımları yapmalıyız. Artık fasonculukla bir yere gelemeyiz. Özeleştiri yapmalıyız ne yazık ki markalaşmada yavaş gidiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Markalaşmanın kolay iş olmadığını, cesaret istediğini belirten Ahmet Öksüz, şöyle konuştu: “Marka satın almada sektörde farklı firmalar birlikte hareket edebilir. Bu yöntemle pazarlara doğrudan girme adına çok daha güzel hikâyeler yazabiliriz. Çünkü markalaştığınız zaman daha yüksek katma değerli ürününüz oluyor. Mesela biz Kipaş olarak 13 yıl önce geniş bir coğrafya için Lee Cooper markasının üretim ve dağıtım lisansını almıştık. Bu markada denim başta olmak üzere giyim üretip satma lisansı bize ait. Türkiye, Rusya, Balkan ülkeleri ve Avrupa’ya tedarik yapıyoruz. Şu anda bu marka için 300 kişilik çalışanımız var. Kendimize ait 25 mağazamız oldu, toplamda 350 noktada satılıyor. Bu yıl 1 milyar lira Lee Cooper ciromuz olacak.”