Optimum Digital Planet, Yeni Sublimasyon Transfer Baskı Makinesini ITM 2020’de Tanıtmaya Hazırlanıyor

Optimum Digital Planet Uluslararası Satış Müdürü Taner Can Güven
Optimum Digital Planet, geniş formatlı dijital baskı makineleri alanında başladığı faaliyetlerini; reklam, tekstil, cam, mobilya gibi bir çok dalda baskı çözümleri sunan global bir marka olarak sürdürüyor. Yeni geliştirdiği sublimasyon transfer baskı makinesinin tanıtımını ITM 2020’de yapmaya hazırlanan firma, uluslararası pazarın öncüleri ve liderleri arasında yer alıyor.
1994 yılında kurulan Optimum Digital Planet, ilk kurulduğu yıllarda, yurt dışından dijital baskı teknolojilerini ithal ediyordu. Daha sonraki süreçte ise Uzak Doğu firmalarıyla çalışmalar yaptı. Dijital baskı teknolojilerine yönelik tecrübelerini üretime aktarmak isteyen Optimum Digital Planet yetkilileri, 2010 yılında Türkiye’de üretim yapma kararı aldı.
Türkiye’deki ilk ve tek dijital baskı makinesi üreticisi olan Optimum Digital Planet, geliştirdiği üstün performans sunan patentli teknolojileriyle; fonksiyonel, hızlı ve dayanıklı makineler üretmeye ve geliştirmeye devam ediyor.
Dergimizin bu ayki sayısının dijital baskı teknolojileri özel dosyasında Optimum Digital Planet firmasına yer verdik. Samimiyetle sorularımıza yanıt veren Optimum Digital Planet Uluslararası Satış Müdürü Taner Can Güven ile verimli bir röportaj gerçekleştirerek firmanın çalışmaları ve geleceğe yönelik hedefleri hakkında bilgiler edindik.
Dijital baskı makineleri üreten bir firma olarak tekstil sektörüne yönelik ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Tekstil sektörü için farklı modellerimiz bulunuyor. Bunları, ev tekstili ve konfeksiyon olarak ikiye ayırmaya özen gösteriyoruz. Geniş çaplı kumaşlara, dokuma kumaşlara ve likralı olmayan kumaşlara yönelik olan Picasso modellerimiz ev tekstili üretimlerinde kullanılıyor. Bu makinelerimizi genelde; perde baskısı, yatak örtüsü gibi geniş çaplı (2.40 cm ve daha fazlası) boyutlara sahip kumaşlara baskı yapmak isteyen firmalar alıyor. Bunun yanında dijital baskı piyasasında daha klasik olarak adlandırabileceğimiz belt sistemli makinelerimiz bulunuyor. Bu ürünlerimiz ise daha çok konfeksiyoncular tarafından tercih ediliyor.
Dijital baskı sektörüne yönelik yeni projeleriniz bulunuyor mu? Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Şu an da kâğıt transfer baskısı için üretilen sublimasyon makinemiz üzerinde çalışıyoruz. Bu modelimizin Ar-Ge’si tamamlandı ve seri üretimine başlandı. Ayrıca bu modelimizi, ilk defa ITM 2020’de sunmayı planlıyoruz. Fuarda tanıtımını yapacağımız bu makinemiz, dünyada diğerlerinden daha farklı özellikler sunan bir makine olacak. Ne anlamda derseniz; bu modelimizdeki Ar-Ge çalışmalarını kyocera baskı kafalarıyla geliştirdik. Sekiz kyocera baskı kafalı olan bu makine, 1.80 cm ve 3.20 cm genişliğinde baskı yapabilecek. Şu anda piyasada bu segmentte bulunan makineler arasında en hızlısı bu makine olacak.
Firma olarak tekstil sektörüne yönelik bir yenilik daha gerçekleştirerek halıya baskı yapmaya başladınız. Bu kararı alma sürecinizi bize anlatabilir misiniz?
Aslında halıya baskı serüvenimiz bir Ar-Ge sonucu ortaya çıkmadı. Daha önce Zimmer firmasının ürünü kullanmış Bangladeşli bir müşteri bizi buldu. Ikea’ya paspas basmak istiyordu. Bizim 3.20 cm baskı enine sahip olan Picasso Tex modelimizi gördü. Daha sonra makinemizde, halı baskısıyla ilgili testler yapmak istedi. Bu testler, çok ince bir kilim üzerinde denendiği için başarılı oldu. Sonrasında ise test ürünleri Ikea’ya gönderildi ve çalışmalar kabul edildi. Şu anda makinelerimiz, Bangladeş’te bulunan Ikea’ya seri üretim gerçekleştiriyor. Sorunuza daha direkt bir cevap vermem gerekirse tam anlamıyla bir halı makinemiz bulunmuyor. Ancak Picasso Tex makinemiz bazı tip halılara baskı yapabiliyor. Bunu da ilk defa bu formatta biz yapmış olduk. Tabi Ikea’yla ve Bangladeşli müşterimiz ile bu sürece girdikten sonra bu alanda Ar-Ge çalışmalarımız arttı. Makinemizi birtakım modifikasyonlarla daha uygun hale getirdik. Mevcut teknolojimizle ve modifikasyonlarla ancak çok ince halılara baskı yapabiliyoruz.
Diğer makine üreticilerinden farklı olarak makinelerinizde PLC teknolojisini kullanıyorsunuz. Bu teknolojiden bahsedebilir misiniz?
Kullandığımız bütün tekstil baskı makinelerinde ve diğer baskı makinelerimizde PLC teknolojisini kullanıyoruz. PLC teknolojisi, elektronik açıdan daha üstün bir teknoloji sağlıyor. Piyasada genel olarak Uzak Doğu ve hatta bazı batılı firmaların kullandığı teknoloji PCB (Printed Circuit Board) diye tabi ettiğimiz bir teknolojidir. Evinizde kullandığınız bilgisayarların ana kartları ve hareket kartları vardır. Bunlar aralarında haberleşerek elektronik bir sistem oluştururlar. Biz de bunun gibi fakat biz daha endüstriyel olan PLC teknolojisini kullanıyoruz. Bunu sektörümüzde kullanan bazı başka firmalarda var. Genelde batı menşeli ürünlerde PLC teknolojisi kullanılıyor. Teknoloji açısından sektörün en önünde yer almak ve öncüsü olmak istiyoruz. PLC teknolojisini kullanmamızda buna bir işaret zaten.
Endüstri 4.0’a yönelik ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz?
Özellikle yapay zekâ teknolojisiyle ilgili yaptığımız en büyük şeylerden bir tanesi; PLC teknolojisidir, diyebilirim. Size anlattığım PLC sisteminin endüstriyel artıları, Endüstri 4.0 noktasına da adım atmaya yarıyor. Yaptığımız çalışmalardan en büyüğü ise ara yüzümüzü geliştirmek oldu. Kendi kendine öğrenen bir organizma yaratmaya çalışıyoruz. Örneğin; daha önce yaptığı baskıları hatırlayan ve bunlarla ilgili birtakım örnekler sunabilen veya bunları hatırlayıp uyarabilen bir model oluşturduk. Ayrıca bu modelimiz ethernet ve optik kablolarla internete bağlanarak bu verilerin merkeze çıkmasını birtakım veriler ortaya koymasını sağlıyor. Bu verilerle makinelerimizi sürekli geliştirmemize yardımcı oluyor. Endüstri 4.0 alanında en büyük çalışmamız budur.
Üretimlerinizi, test aşamalarında ne gibi süreçlerden geçiriyorsunuz?
Bir makine geliştirdiğimizde o makinenin, sürekli yenilenmesine ve kendini geliştirmesine büyük önem veriyoruz. Bu bağlamda birkaç tane farklı modelimiz için Ar-Ge makinelerimiz bulunuyor. Bu Ar-Ge makinelerinin fonksiyonuna yeni bir özellik eklemek istediğimizde öncelik olarak fabrikamızda bu denemeleri yapıyoruz. Yazılım mühendislerimiz, elektrikçi arkadaşlarımız ve Ar-Ge ekibi mühendislerimiz; acaba kafalar doğru ateşliyor mu, bir şeyler yaptığımızda diğer özelliklerde bozulma oluyor mu, gibi sorularla çalışmalarını yapıyorlar. Daha sonra bu yaptığımız çalışma ‘beta müşterisi’ dediğimiz, daha önceden anlaştığımız ve yeniliklere açık olan bir müşteriye gidiyor. Ürüne yönelik testlerimiz, müşterimiz tarafından gerçek sahada kontrol edildikten sonra bunları çok rahat bir şekilde PLC’lerimize aktarabiliyoruz.
Makineleriniz üretim aşamalarında hangi adımlardan geçiyor?
Türkiye’deki bazı firmalar bizim üretim yaptığımızı bilmiyorlar ya da bilmelerine rağmen ne şekilde üretimler gerçekleştirdiğimizi hâlâ bilmiyorlar. Bu durum tabi ki zamanla oturacak. Üretimlerimizi Optimum Digital Planet olarak büyük bir özenle hazırlıyoruz. Üretim sürecimiz, hayal ettiğimiz bir dizayn ile başlıyor. Öncelikle satıcılar ve pazar bilgisi olan insanlar olarak yaptığımız toplantılarda sektörün hangi makinelere ihtiyacı olduğunu belirliyoruz. Sonrasında bu makine tasarlanıyor. Teknik dizayn ekibimizdeki teknik ressamlarımız, makinenin mekanik dizaynını yapıyor. Teknik ressam sürecinden sonra elektronik kısım devreye giriyor. Makinenin özelliklerine yönelik çeşitli özellikler ve sorular tartışıldıktan ve çizimler bittikten sonra bir prototip makine ortaya çıkıyor. Prototip makinede testler yapılıyor, notlar alınıyor, geliştirmeler yapılıyor ve daha sonra endüstri mühendislerimiz tarafından bir üretim süreci ortaya çıkıyor. Kalite kontrol aşamalarından geçen ürünlerimiz paketleniyor ve hem ihracat hem de yurt içi piyasasına gönderiliyor.
Servis ve kurulum açısından müşterilerinize nasıl hizmet veriyorsunuz?
Servis ağımız, hem distribütörler aracılığıyla hem de kendi desteğimizle işliyor. Makine kurulumu konusunda sektörde en uzun ve en kapsamlı eğitim hizmeti veren şirketlerden bir tanesiyiz. Normalde eğitimler üç günü geçmezken biz, müşteride kurulum yapıldıktan sonra beş gün ve daha fazla süre boyunca eğitimler verebiliyoruz. Bunun haricinde distribütörlere ciddi bir şekilde eğitim veriyoruz. Buradaki merkez fabrikamızda ve genel merkezimizde birtakım eğitimlerden geçtikten sonra satış ağlarına dönmelerini sağlıyoruz. Ayrıca teknik servis bölümü için WhatsApp grubu sistemini kullanıyoruz. Her distribütöre atanan teknik servis sorumlusu bulunuyor. Onlar hızlı bir şekilde WhatsApp üzerinden 24 saat içinde teknik servis talebine cevap veriyorlar. Bu bize, teknik servis açısından çok hızlı aksiyon imkânı sağlıyor.
Türkiye ve dünya hâkimiyeti noktasında ne konumdasınız? Yurt dışı satış ağınızdan bahsedebilir misiniz?
Türkiye, tekstil sektöründe çok büyük bir pazara sahip ve bizim de en büyük pazarımız, diyebilirim. Şu an da 28 ülkeye aktif olarak ihracat yapıyoruz. Ayrıca Rusya ve eski Yugoslavya ülkelerinden; Hırvatistan’ın tamamı ile Sırbistan ve Bosna Hersek taraflarına doğru yayılan bir satış ağımız var. Bunun dışında Mısır, Libya gibi Kuzey Afrika ülkeleri de önemli pazarlarımız arasında bulunuyor. Daha da önemlisi; Pakistan, Hindistan ve Bangladeş pazarlarımız, son dört beş yıldır çok büyüdü. Azerbaycan ve Kore’de mevcut ofisimiz var. Kore’den de Vietnam gibi farklı pazarların kontrolü sağlanıyor. Şu an da Türkiye haricinde en büyük pazarlarımızı sorarsanız; Rusya, Bangladeş, Hindistan ve Pakistan, diyebiliriz.
Dijital baskı pazarında hangi trendin daha hâkim olduğunu düşünüyorsunuz? Siz, hangi sektöre daha çok ağırlık veriyorsunuz?
Tekstil sektörüne yönelik daha yoğun çalışmalarımız bulunsa da sadece tekstil baskı makinesi üretmiyoruz. Biz, geniş format dijital baskı makinesi üretiyoruz. Bunun içinde reklamcılara, cam üreticilerine ve mobilyacılara yönelik makineler bulunuyor. Bunların çalışma prensipleri, kullanılan kimyasalları ve boyaları biraz daha farklı oluyor. Tekstil makinelerinin içerisinde de çok fazla alt sektör yer alıyor. Ev tekstiline, konfeksiyon ürünlerine ve pamuklu kumaşlara baskı yapabilmek için daha farklı kombinasyonlara ihtiyacınız oluyor. Optimum Digital Planet olarak dijital baskıya yönelik her sektörde olmak istiyoruz. Tekstil bunların önünde geliyor. Şu an da büyük müşterilerimizle operasyona geçtiğimiz suni deriye baskı alanı üzerinde çalışıyoruz. Bu bizim için yeni bir alan olmakla birlikte dünyada bu üretim şekli çok bulunmuyor. Tekstilin yanında da bu tarz sektörleri takip edip onlara dijital baskı çözümleri sunmaya çalışıyoruz.
Dijital baskı sektöründen beklentileriniz nelerdir?
Dijital baskı sektöründe, teknolojik açıdan öncü bir rol oynamak uluslararası pazarlarda rekabet edebilen bir konuma gelmek istiyoruz. Yani sadece Rusya, Libya, Mısır veya diğer Orta Doğu ülkeleri değil; İtalya, Batı Avrupa ülkeleri, Güney Amerika ve Uzak Doğu’da da başarılı olan bir sistem kurmak istiyoruz ve bunun için çalışmalarımız devam ediyor.
ITM 2020’de yeni bir ürününüzün tanıtımını yapacağınızı söylediniz. Peki, fuardan ne gibi beklentileriniz bulunuyor?
Yeni teknolojilerimizi sunacağımız için gelecek sene yapılacak olan ITM fuarını basamak olarak görüyoruz. Fuardan, daha önceden ulaşmadığımız pazarlara ulaşmayı bekliyoruz. Daha önce ulaştığımız fakat daha iyi bir izlenim yaratmak istediğimiz pazarlara açılmayı amaçlıyoruz. Bize çok yakın ve güçlü olabileceğimiz bir pazar olması açısından Bulgaristan’a, özellikle polyester bazlı tekstil sektörü bulunan Dubai’ye ulaşmayı daha çok isteriz. Ama daha önemlisi biz bütün piyasaya ve ITM 2020’deki bütün etkileşimde bulunacağımız alana yeni ürünlerimizi tanıtmak istiyoruz.
Röportaj: Kübra Karaca